13
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Veli Merkezi o o HACI VELi Dergisi YAZ '99./ 10

HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli

Araştırma Merkezi

o

o

HACI BEKTAŞ VELi Araştırma Dergisi

YAZ '99./ 10

Page 2: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Bİ R B EKTAŞi BABASl'NIN GÖZÜ YLE HACI BEKTAŞ VELİ DERGAHI

Derya ÖCAL GÜ Türk Külıürü ve !-lacı Bekı.ı~ Veli

Araşıırnıa ı'vlerkezi ULınanı

Okurlarımıza Hacı Bektaş Veli Derga­hı hakkında geniş kapsamlı ve yeni bilgi­ler sunabilmek amacı ile Afi Sümer ile görüştük.

ALİ SÜMER' İN KISA ÖZGEÇMİ Ş İ

1934 yılında Hacı Bektaş'ta doğdu, il­koku lu Hacı Bektaş'ta bitirdikten sonra 1946 yıl ı nda Ankara'ya gelerek Erkek Sa­nat Enstitüsü Elektrik bölümünden 1952 yılında mezun oldu. Devlet Havayolları İnşaat Reisliği'nde önceleri kontrolör ola­rak çalıştıktan sonra tekn ik baş ressam olarak görev aldı. 1957 yılında' Ankara Muhabere Okulu'nda Yedek Subay Eğiti­mi görüp Erzincan'a tayin edildi. Bu gö­revi tamamladıktan sonra Hacı Bektaş

Belediye Fen i şleri görevine atandı. Ayn ı zamanda Hacı Bektaş Veli Dergahı ile il­gilenip Anıtlar Derneği yönetimine katı­larak tamir, restore ve Dergah'ın müze ol­ması için yoğu n çal ışmalarda bulundu.

Adı geçen dernekte uzun yıllar başkan

olarak görev aldı. Bu dergahın resm i ola­rak 1964 yılında müze oluşundan sonra yetkili memurluğa atandı.

Ali Sümer Dergah'ı n kapanması dö­neminde ilk olarak Ankara'ya götürülmüş olan eşyala rı daha sonra da etrafta ve hal­kın elinde bulunan eserleri toplayıp ser­gileyerek müzeyi bugünkü şekline ulaş­tı rdı.

1964-1980 yılları arasında müze me­murluğu görevini sürdürürken, bir yan­dan da aşağıda adı geçen eserleri kaleme aldı:

• Anadolu'da Türk Öncüsü Hac ı Bektaş Veli

• Hacı Bektaş Veli'nin Söyleşileri

• Hacı Bektaş Veli'nin Bilimsel Yönleri

• Hacı Bektaş Müze Rehberi

Ayrıca, Hacı Bektaış, Karacahmet ve Abdal Musa. broşürleri ile çeşitli dergiler­de makaleleri xayınlanan Sümer, yurt içi ve yurt dışında olmak üzere panel ve konferanslara da katıldı.

Evli, dört çocuk ve altı tor.un sahibi olan Sümer, kurucusu olduğu ve halen Yönetim Kurulu üyeliği ile Bilim Kurulu Başkanlığı yapmakta olduğu Anadolu Kültürünü Ko-

Page 3: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

ruma Araştırma Vakfı (AKKAV)'nda çalış­

malarına devam etmektedir.

HaCI Bektaş Veli Türbesi'nde müze müdürlüğü görevi yapmış birisi olarak Türbe hakkmda genel bir değerlendirme yapar mısımz?

M.S.1280'li yıllarda Anadolu' ya gelen ve son durak yeri olarak bugünkü kültür ve tarih hazinesi olan Hacı Bektaş ilçesi­ne yerleşen Hacı B~ktaş Veli, ilk olarak bugünkü müzenin çekirdeğini oluşturan Çilehane {Kızılcahavlet) adlı küçük oda­cığını yaptırmıştır. Burası sonraları Orhan Gazi ile birçok Osman l ı padişahları ve vezirleri tarafından Selçuklu, Ka~aınan,

Osmanlı mimari üslubu ile düzenlenerek bugünkü şeklini kazanmıştır.

Bu eşsiz Türk manzumesi 1925 yılına kadar bir "bilim ocağı" olarak eğiticilik görevini yerine geti rmiştir. Burası "1925 yılında 625 sayılı yasa ile diğer tekke ve türbelerle birlikte kapatılmıştır. Kapatıl­

dıktan sonra Ziraat Tatbikat Bahçesi ve ~andarma Karakolu'na dönüştürülen Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin bir kısmı ise okul olarak kullanılmıştır.

Konya'daki türbenin (Mevlana Türbe­si), kapatılması esnasında bir öğretmenin karşı _gelmesi sayesinde türbe kilit lenmiş­

tir ve Türbe'de bulunan eşyaların hepsi korunabilmiştir. Oysa Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nde eşyalar saklananıam ı şt ı r.

Ankara'da kurulan heyet gelmeden önce Kırşehir'de oluşturulan mahalli bir heyet Hacı Bektaş'taki eşyaların bazıların ı ihal~

usulü ile satmıştır. {Hacı Bektaş Külliye­si'ni kurtarma heyetinde o tarihte Maarif Bakanlığı Genel Müfettişi merhum Dr. Phl. Hamit Zübeyir Koşay ile Prof. Hilmi Ziya Ülgen, ressam Şerafettin Bey ve Va-

kıflar Genel Müdür Baş Müfettişi Halim Baki Kunter görevli olarak bulunuyorlar­dı) . Kırşehir Vakıflar Memurluğu'na bağl ı

olan Hacı Bektaş Veli Müzesi'nde bulu­nan belgeler Ankara'ya taşınmış ve Caca­bey Medresesi'ne kapatılmıştır. O dö­nemde belgelerin kapatıldığı oda yeni restore olmuştur ve penceresi açık olan odanın sıvalarının dökülmesi sonucu bel­geler hasar görmüştür. Zarar gören belge­lerden 43 tanesi Hacı Bektaş'a aitti. Bu belgelerden müzayede sırasında eşyala­

rın hangi gün, hangi ücretle satıldığı an­

laşılmakta idi.

Müzayedede halkın almadığı eşyalar ise Ankara'ya getirilmiştir. Yemek kazan­ları Kırşehir' de hastane ve jandarma tara­fından alınarak kullanılmıştır. Eşya l ardan

yalnızca hakkında bilgi olanlar ele geçi­rilebilmiştir. Hepsinin tekrar toplanama­masının en büyük sebebi ise müzede eş­yaların isim ve cinslerinin detaylı olarak yazılmayıp sadece say ı olarak kaydedil­miş olmalarıdır.

Eşyaların bir kısmı ise Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir. Verilen bir rapor üzerine müzelik sayılan dokuz yüz yetmiş dokuz eser müze muhafızı Ömer Semih Bey'e teslim ed ilmiş. o da

Müzede bir ziyaretçi grubunu gezdirirken

Page 4: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

eşyaları Ankara Kalesi'nde bulunan bir depoya taşıtmıştır. Sonradan kurulan An­kara Etnografya Müzesi Müze Müclürlü­ğü'ne atanan Dr. Phl. H. Zübeyir Koşay depodaki eserleri teslim alarak, 1~.unların yanı sıra şahıs elinde bulunanları da sat ı n alarak müzede sergilemiştir

Bu arada Kültür Müsteşarı olan Fuat Köprülü de beğendiği yazmaları almıştır. Kitaplardan bazılarını Amerikalılar'cı sat­mak istediği duyu lduğunda Meclis ve MEB'e şikayette bulunu lduğu halde hiç­bir sonuç alınamam ıştır. Bu konuda Cev­det Sunay araştırma yaptırmıştır. Fuat Köprülü'nün eşi kitapları Atatürk Üniver­

sitesi'ne hediye olarak bağışladıklarını

söylemiştir; ama as l ında bağışlanan ki­tapların sözlük vb. türden önemsiz kitap­lar olduğu öğrenilmiştir.

Külliye'den alınan ha l ı ve kil imler ise İstanbu l Sü leymaniye Camisi'nde bir de­poya gönderilmiştir. Bunlar daha sonra Türkiye'deki ulu cami lere dağı tı l m ı ştır.

Şu anda Türkiye'nin birçok yerine dağıl­mış bu l unmaktadır l ar.

Tekke ve türbelerdeki kültür tarihimiz­le i lgi li eserlerin kültür adına kurtarılmas ı

gerekmekteydi. Resmi Gazete'nin 248 nolu sayısında yayın lanan Bakanlar Ku­rulu Kararı ile bunların müzelere alınma­sı kısmen sağlanmıştır; fakat hepsine ula­şılamamıştır.

Hac ı Bektaş'tan getirilen bazı kitap­larsa, o zamanın Kütüphane Genel Mü­dürü Hasan Fehmi Turgu l'a teslim edil­miştir. Kendisi bunları Ankara Kütüpha­nesi'ne getirtmiş ve tasnif ettirmiştir.

Madeni eşyalar üzerinde Hacı Bektaş Veli'ye kimin tarafından hediye edildikle-

ri yazıldığı için tesadüien bu eşyalara tek­rar ulaşılabi l miştir. Aralarında Atatürk'ün 23 Aralık l 919'da Hacı Bektaş Veli'ye zi­yareti sırasında kahve ikram edilen altın

fincan zarfın ın ela bulunduğu ·birçok eş­yaya ise ulaşı l amamıştır. Tesadüfen karşı­laşılan eşyalar geri satın alma ya da bağış yolu ile toplanmıştır. Hastahane ve Jan­darma tarafından harç yapma işinde kul­lanılmakta olan kazanlar ise on l arın de­mirbaşından silinip müzenin demirbaşı­na kaydedilmesi yolu ile alınmıştır. Ben kendim 1083 kalı:m eşyaya ulaştım . Be­nim bulduk l arını, toplamın binde birini ancak karş ıl amaktadır. Envantere sadece isim olarak geçilmiş olması, şeklini, cin­sini belirten bilgilerin eksik o l ması nede­niyle eşyalara ulaşmak oldukça güçtür. Fuat Köprülü'nün kültür müsteşarı olclLı­ğu dönemde devlet bu eşyalara bir türlü sahip çıkmamıştır. Sonuçta eşyalar kurla­rı lamanııştı r.

Türbe'nin kapal ı olduğu dönemde ta­mir ve onarım işleriyle i l gi l eni lmemiştir.

Hatta bazı yerlerin kurşunları ça lı nıp ha­rap edilmiştir. Ancak 1957 yılında zama­nın başbakanı Adnan Menderes, Tarım ve Orman Bakan ı Nedim Ökmen ile Başba­kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım iş l eri i le i lgilendiler. İlerde müze olarak açmak amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü, Hacı Bektaş Veli Külliyesi'ni restore ettirmeye başlamıştır.

Türbeye her yıl Vakıflar Genel Müdür­lüğü bütçesinden ödenekler ayrılmış

olup, 1960 yıl ı na kadar ayrılan .bu öde­neklerle restore işleri gerçekleştirilmiştir.

Bu işlerle ilgilenen değerli bemşehrinıiz Vakıflar Genel Müdürl üğü fen elemanla­rından Yusuf Erdoğan inançl ı ve titiz bir ça l ışma sürdürmüştür ve halen çalışma-

Page 5: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

lar devam etmektedir. Gerçekleştirilen

ciddi' çalışmalar sonucunda Türbe bugü­ne değin korunarak ge lebi l miştir.

1960'ta bir süre restore işleri gerçekleş­tirilememiştir .. Daha sonra bu işe sayın

hemşehrimiz TBMM Senatörü Prof. Dr. Ra­gıp Üner Türk büyüklerini birbirinden ayır­madan hepsine hizmeti bir vatan borcu sa­yarak yeniden canlı l ık kazandırm ı ştır.

1960 tarih 4/12832 sayılı Bakanlar Kurulu kararınca daha önce müze olarak açılmasına karar verilen bu Külliye'nin 1964 yılında, sürdürülmekte olan resto­rasyon ve haz ı rl ık ça l ışma l arı bitmiş, Kül­liye artık müze halini almıştır. 16 Ağustos 1964 Pazar günü resmen müze olarak açılış hazırlıkları başlatılmış, bu komite­nin başkanlığını yine büyük hizmetleri geçen sayın Prof. Ragıp Üner üstlenmiştir.

Müze yetkil i memurluğuna Hacı Bek­taş eski Belediye Başkanlığı ve Kırşehir mil­letvekilliği yapmış olan ~erhum İbrahim Turan atanmıştır, fakat müze eşyalarının

Ankara'dan getirilip teşhir edileceği açılış gününden üç ay önce rahmetli olmuştur.

Açılışa kısa zaman kalmasına rağmen mes'ul memuru bulunmamaktaydı. O sı­rada ben de komite görevlisi olarak An­kara' da afiş, davetiye, hatıra sigarası ve kibriti, PTI damgası ses ve ışıklandırma malzemesi gibi işlerle uğraşmakta idim. İbrahim Turan Bey'in ölüm haberini al ı n ­ca aynı zamanda o tarihte Sağlık ve Sos­yal Yardım Bakanlığı görevinde bulunan hocamızla Hacı Bektaş'a geldik. Cenaze töreninden hemen sonra Kayseri'ye, ora­dan da Ankara'ya geçtik.

Hala mes'u l memuru bulunmayan

Külliye'nin açılışına kısa bir zaman kal­mıştı. Prof. Dr. Ragıp Üner bu görevi be­nim üstlenmemi teklif etti. Başlangıçta

zor bir görev olduğunu söyleyerek kabul etmememe rağmen, kısa bir süre sonra atama emri"'! çıktı. O tarihten itibaren yirmi üç yı 1 görev yaptım.

Göreve baş ladıktan sonda Hacı Bek- · taş Veli Türbesi (Pir Evi), Balım . Su ltan Türbesi ve Aş Evi'ni ziyaretçiye açtık. Bu arada diger evlerin restore işlerini de sür­dürdük.

Nihayet 16 Ağustos 1964 Pazar günü yurdun çeşitli yerlerinden gelen 44 bin ki­şilik bir top luluk ile devlet protokol adam­ları ve basının katılımlarıyla görkemli bir açılış töreni yapıldı. O tarihten bu yana tö­renler mutat olarak düzenlenmektedir. Başlangıçta düzensiz alanlarda gerçck leş­

~irilen bu törenler, günümüzde Kapalı Spor Salonu'nda sürdürülmektedir.

Daha sonra Külliye'nin kapatilması

sorunu ile karşılaşildı mı?

Turgut Özal döneminde de Hacı Bek­taş Veli Külliyesi'nin kapatılması isten­mişti r. Bu sorun bas ı na duyuru lmayan bi r arabuluculuk anlaşması ile halledilmiştir. Kapatılma kararına karşı 41 imza toplan­mıştır. Korkut Özal benim arkadaşımdı. Kültür Bakanı Rüştü Şardağ ile basına ka­palı bir anlaşma yaptık. Sonuçta Külli­ye'nin açık kalması 150 bin l iralık ki ra bedeli ile oturma hakkı alınarak sağlandı.

Yukanda kısaca değindiğiniz Türbe restorasyonu ile ilgili ilave etmek istedi­ğiniz bilgi var mı?

Binalar kırk sene bakım ve onarım iş­leri yapılmadığı için harap olmuşlardı.

Page 6: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Restorasyon çalışmaları sırasında çatı ilk olarak mozaik kullanılarak yeni lendiği

halde daha sonra pek dayan ıkl ı olmama­sından dolayı bakır kaplama yapıldı. Da­ha önce kurşun oluklu kiremit olan Tür­be, şu anda bakır kaplamadır. İçeride 13., 14. ve 17. asra ait kök boyalı yazılar var­dı . Ankara'dan gelen Mahmut Akak, bu yazıların kopyalarını a l dı. Nakış l ar sıyrıl­

dığında en üstte 17. asra ait yazılar bulu­nurken, alttaki yazıların 14. asra ait oldu­ğu anlaşıldı. Daha sonra motifler birleşti­rilerek, yağlı boya ile yeni karma yapıldı. Böylece iki asrın karması bir kompozis­yon ortaya çıktı. Hacı Bektaş Vel i Türbe­si'nin tavanı ise orijinald ir. Restore yap ı ­

lırken orijinale sadık kalmak amaçlan­mıştır. Taşlar Kayseri'den getirilmiştir ve

yerleştirilecek olan parça boyutu husu­sı-.ında bile titiz bir çalışma yürütülmüştür. Önemli olan tarihi bozmadan günümüze taşıyabi lmektir.

Hacı Bektaş Veli Türbesi'nin yapısı hakkmda genel bir bilgi verir misiniz?

Hacı Bektaş Veli Türbesi' ne yedi kapı­dan giri l ir. Kapı lar küçükten büyüğe doğ­

ru sıra l anır. Bu da erginlik ve mütevazili­ği simgeler. Yedi kapı olmasının sebebi, Hacı Bektaş Veli'nin İmam Musai Ka­zım'ın soyundan gelmiş olmasıdır. Mer­divenlerin on sekiz basamaklı olmasının sebebi Hacı Bektaş Veli'nin yedi.nci ~oy­dan on sekizinci torun olmasıdır. Türbe­nin. düzenlemesinin tasavvufi olduğu gö­ze çarpmaktadır.

Makamın yedi metre aşağıda olması ise Hristiyanlar veya zarar verebilecek di­ğer kişilere karşı bir önlem almak isteğin­den doğmaktadır. lahit üç tabakadan oluşmaktadır. Bunlar yasemin ağaçları,

kurşun tabakası ve horasadır. En içte bu­lunan yasemin ağacı kokuyu alma işlevi­ni görüyor. Yasemin ağac ı nın ardından

kurşun tabaka geliyor. Bunun iş levi de la­hitin bozulmasını önlemektir. En üst ta­baka ise horasa harcı ile kaplıdır. Horasa harcı yumurta akı, kil ve keten karışımın­dan oluşturulan özel bir çimentodur. Bu harç sayesinde lahit bütün hasarlara kar­ş ı dayanık l ı hale geliyor.

Daha önceleri bahçede bulunan lahi­tin üzeri Hacı Bektaş Veli'nin ölümünden on üç sene sonra Orhan Gazi tarafından kapatılmıştır. Hacı Bektaş Veli Kırşehir'e ilk geldiğinde günümüzde türbesinin bu­l unduğu yere ilk olarak çilehane yaptır­mıştır. Daha sonra yatılı okul gibi bir dü­zenleme ile çilehaneye meydanevi, aşe­vi, bahçe gibi bölümleri ekletmiştir. Anla­şılacağı üzere hazır yapılmış bir yere ge­lip yerleşmemiş, yerleştiği yere bir eğitim merkezi kurmuştur.

Hacı Bektaş Veli Horosan'dan Kırşe­hir'e ilk devre kırk üç kişi ile geliyor. Fa­kat bu sayı mitolojide doksan dokuz bin kişi olarak belirtilmektedir. Bunların ara­sı nda Abdal Musa, Geyikli Baba, Sarı Sal­tık, Barak Baba, Seyit Ali Sultan (Kızılde­li) gibi kişiler bulunmaktadır. Hacı Bektaş Veli'nin beraberinde gelenlerin hepsi öğ­retmendir. Hacı Bektaş Veli bu öğretmen-_ feri Anadolu ve Balkanlar'a dağıtarak on­ları halkı eğitmekle görevlendirmiştir.

Kendisi de Anadolu'yu gezerek yetiştire­bileceği uyanık kişiler aramıştır. Taptuk Emre bunlardan birisidir.

Hacı Bektaş Veli'nin verdiği eğitimde dört devre bulunmaktadır:

1 ) Allah aşk ı

2) Maddeden manaya geçme

Page 7: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

3) İnsanlar arası sevgi ve birlik

4) İnsandaki enerjinin ortaya çıkarılmas ı

(Keramet) : Vücut enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi. Bu dört devre­den sırası ile eğitim alınmaktadır.

Bu devreler hakkında bilgi verecek olursak:

Allah Aşkı: İnsan gerçek olgunluğa ve huzura ancak Allah aşkı ile ulaşabilir.

Başka hiçbir şey bunları sağlayamaz.

Gönlünün istediği kadar düny.a malına sahip olması bile yeterli değildir. Derviş­ler de bunu bildikleri için dünya malına pek değer vermezler.

Dervişin aşkı, bir fanilik ovası olan dünyayı şenlendiren otlar gibidir. Ovanın değeri yeşilliği ile orantılıdır. Derviş de dünyay ı değerlendiren kişidir. Onun bu mukadder görevinin işareti ise beya7. sa­rığıdır. Dervişin zihni devamlı Al lah zikri ile, gönlü ele dua ile meşguldür. Böylesi­ne Hakk'a aşık olanların sayısı da· azdır.

Allah aşk ı ile Allah'ı anmak arasında .büyük bir ilişki vardır. Allah'ı her zaman anmak, her şeye O'nun adı ile başlamak, her şeyi O'ndan bi lmek, O'nu kusurlar­dan, basitliklerden uzak bir varlık olarak kabul etmek gerekir.

.'\ilah aşkı dünyada bilinen sevgilere benzememektedir. Dünyadaki aşk hissi­nin bir sonu vardır. Sevi lene kavuşulduğu zaman eski gücünü kaybeder. Allah aş­kında ise insan, bu aşka daldıkça dalmak ister.

Allah aşkı önce ayrılık acısının duyul­ması ile başlar. Kişi beraber olması gere­kenden ayrı olduğunu farkedince hicran, elem, gam, hasret duygularına kapılır. lz­dırapları arttıkça da aşkı artar.

İnsan ruhunun bütün kötülüklerden uzaklaşmas ı ancak Allah aşkı ile olur. Ruh ancak bu aşkı duyduğu zaman ger­

çek serbestliğe kavuşabilir. Bunun sebebi maddeyi ancak Allah aşkının aşabilmesi­dir. Madde hırsı da manayla, manevi duygu l arın en büyüğü, Allah aşkı i le sön­

dürülebilir.

Dünyada insanca yaşayabilmenin tek şartı Allah aşkıdır. A l lah'ı duymadan ger­çek insanlık vazifeleri öğrenilemez.

Allah aşkı olgunluğun ve huzurun tek sebebidir. Madde, para, kadın, saltanat hiçbir zaman huzur ve tekamöl sağla­

maz. Ancak Allah aşkını duymak herkese nasip olmaz. Bu da özü Allah tarafından bilinen sebeplerle bazı kişilere tanınmış

bir lütuftur. Allah aşkının kimlere nasip

olduğu da bilinmez. Dış görünüş hiçbir zaman bunu belli etmez.

Maddeden Manaya Geçme: Gizli

ilimler ve Allah ile ilgili şey lerin ilmi; an­cak Allah'ın kendi istediği kişilere tanıdı­ğı özel bir lutuftur. Allah aşk ını duyan ki­şilerin başarı sırrı, hep bir arada Allah aş­kı ile yanmak için gösterdikleri arzu ve temayülde gizlidir. Allah hiçbir zaman si­zin davranışlarınızın dış görünüşüne bak­maz, on ları yapt ığ ı nız sıradak i niyetinize bakar. Dervişler kendilerini olgunluğa ve

huzura u laştıracak şeyin dünya malı de­ğil de mana olan Allah aşkı olduğunu b_il­dikleri için kıyafetlerine önem verme­mektedirler.

Şekil tekamül için sadece bir sebep, bir vasıtadır ve ancak bizi o sonuca götü­rürse makbu ldür. Ya l nız, sadece şekle

bağlı kalarak tekamüle ulaşmak mümkün değildir; ama bunun tersi mümkündür.

Page 8: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Allah elbette gayretleri sever. Bunun yanı sıra gayretlerin arkasındaki niyetleri daha üstün tutar. Eğer niyetler iyi ve sa­mi mT ise, gayretlerin yetmediği anda da­hi insanlara nimetlerini bahşetmekten çe­kinmez. Şek l in, maddenin, dünya malı­n ın insan ı huzura götürmesi mümkün de­ğildir. Onlar sadece manaya u laşmak için birer vas ı tad ı r.

Her şeyin olduğu gibi ibadetlerin de bir şeki l , bir mana yönü vardır. Oruç da, namaz da sadece şekli tamamlanm ışsa

hiçbir işe yaramaz. Onların aç kalmak­tan, yatıp kalkmaktan öte olan gayelerini araştırmak, bulmak ve o gayeye ulaşma­ya çalışmak gerekmektedir.

İnsanlar Arası Sevgi ve Birlik: Dünya malı insana hiçbir şey kazandırmaz. Sa­dece Allah aşkı ve insan sevgisi insanın yolunu aydınlatır. Ahiret alemine gelen­ler bu gerçeği görürler ama, dünyadakiler

orada neyin kıymetli olduğunu bilmezler. En yüce mertebe seven gönlün ulaştığı

mertebedir.

İnsanlar kendilerini uyuşukl uğun ze­hirl i havası i le zeh irlememelidirler. Gay­ret etmel idirler; çünkü sır l arı aydınlatan o gizli güneş Hak yolunda yürüyenlere sec­de eder, onların hizmetindedir ve ancak onların yolunu aydınlatır.

Allah her şeyi çift yaratmış. ~unların kaynağı bir olduğu için zıt görünseler. bi­le aslında kendileri de birdir.

İnsan çevresini ve dünyayı bu koAuda aydınlatmakla kendini görevli saymalıdır. Aydınlatılacak konu ela sevgi ve ayrım gözetmemektir. İnsan, dostuna verdiği gi­bi düşmanına da verebilmeli, hem ele her şeyini verebilmelidir.

İnsandaki enerjinin ortaya Ç1kan lma­sı (Keramet): Kur'an'dan biliyoruz ki Al­lah Hz. Adem'i yarattıktan sonra melek­lerden ona secde etmelerini istemiştir. Bu emre meleklerin hocası Şeytan' dan başka hepsi uymuştur.

Adem' e melekler ve Allah'tan başka bütün varlıkhr secde ettiğine göre, ve Al­lah onların secde etmesini istediğine gö­re bunda mutlak bir sebep vardır. İnsan­lar bu sebebi düşünmelidirler. Düşünüp,

Allah'ı doğuda batıda aramaktan vazgeç­melidirler. Eğer ~işi, yeteri kadar olgun­laştığına inanıyorsa, gözünün kudretine güveniyorsa dalgın müneccim gibi gökle­re bakmamalıdır. Aranılan yukarda değil, kişinin dış görünüşünün altındadır. Kişi­

nin içindedir. Kişi eğer gönlündeki bu cevheri görebiliyorsa, o zaman hakikaten gözleri sağlamdır, imtihanı geçmiş sayılır.

Külliye'de üç havlu bulunmaktadır.

Bunlar:

·ı) Ağır hizmetler: tuvalet, banyo, at evi gibi. 2) Diğer hizmetler: aşevi, ekmek evi, mihma­nevi gibi. 3) Manevi hizmetler: (Huzuru Pir) Yatarlar bölümü.

Bu hizmetlere aşama aşama geçil­mektedir. İlk gelen kişi ağır hiz~ıetlerden başlayarak bütün hizmet devrelerinde görev almaktadır. En son çile evine gelen kişinin dede-babalık alma yetkisi vardır.

Dergah'ta giyilen taçları ise üç devre­ye ayırabiliriz. Hacı Bektaş Veli döne­minde "Eliti" denilen ters 'V' şeklinde üç­gen bir taç kullanılmaktaydı. Hacı Bektaş Veli'nin resimlerinde de görülmektedir. "Elemi" dört dilimli taç olup, "şeriat",

"tarikat", "hakikat" ve "marifet"i simge­ler. 7 5. asırdan bugüne kadar ise (Balım

Page 9: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Sultan zamanından günümüze kadar), "Hüseyni taç" kullanılmıştır. _Bu taç ise on iki imamrtemsil eden on iki dilime sa­hiptir. Mezarlarda da tarikatların simgele­ri bulunmaktadır. Böylece türbedeki taca göre yatırların hangi dönemde yaşadıkla­rı kolayca anlaşılabilmektedir.

Dergah'ta Anadolu şalvarının üzerine kısa kollu, yakasız cübbe giyilmekteydi. Cübbenin içine ise kefen anlamına gelen beyaz, yakasız bir gömlek giypirdi. Bu gömleğe "Tennure" denir. Dergahtakiler, bellerine yünden dokunmuş kemer takar­lardı. Bu kemere bağ l ı "ci/benk" denilen deriden yapılma bir çanta ve ona bağlı

boyna takılan on iki dilimli bir rozet bu lu­nurdu. Bu rozete ise "teslim taşı" den­mektedir. Kuşak üzerine de "kamberiye" denilen ucunda yumurta biçiminde taş

olan kordonlu ikinci bir kuşak bulunurdu.

Dergah'ta, Orta Anadolu sofras ı nda

yemek yenirdi. Yemekte herkes toplu ola­rak bulunurdu. Yemek büyük kazanlarda p iş i rilirdi. Bu kazanları Kırşehir Hastane­'si ve Jandarma ihale ile ·almıştır.

Hacı Bektaş Veli Türbesi'nde bulunan eşyaların değeri nedir?

Bu eşyalara değer biçmek mümkün değildir. Özellikle İstanbul Topkapı Sara­yı'naan bulunarak getirilen Hz. Ali'nin ceylan derisi üzerine yazmış olduğu,

Kur'an-ı Kerim Secde Suresi' ne hiçbir şe­kilde değer biçilemez. Antika eşyalar bi­rer kültür değerimizdir.

Eşyaların büyük bir bölümü yapıldık­ları zamanda birer doktora tezi olarak düzenlenmişlerdir. Bu nedenle de üzerle­rinden yıllar geçse bile eleştirilemeyecek nitelikte o l malarına özen gösterilmiştir.

Özelikle dergahtakiler terfi edi l irken bu gibi çalışmalar yapılmakta idi ve eğer ya­pılan çalışma beğenilmezse yeni ve bir öncekinden daha kompleks çalışmalar

yapılması gerekiyordu. Çalışmaların bir­çoğunda a l tın geçmeler, motifler, hayvan figürleri vb. bulunmaktadır. Bunlara ör­nek olarak bir mumluğu verebiliriz. Lale desenleri i le süslenmiş olan bu mumluk­ta lale "Allah'' anlamındadır. Karanfil ise "Cennet Bahçesi''ni simge lemektedir. Mumluğun üzerine la le süslemeleri ile Allah, Muhammed ve Ali yazılmıştır. La­le an lamını ismail Hakkı Baltacıoğlu eser üzerinde uzun seneler çalışarak bulmuş­tur. Allah, lale desenleri ile yazılırken, bu desenler arasındaki boş l uklar Muham­med ve Ali yazısını oluşturmaktadır.

Eşyala rı n hepsi sadece süsleme amaç­lı olmayıp, tasavvufi' değerler de içermek­tedirler. Aynı zamanda farklı ve orijinal eserler ortaya çıkarmak büyük önem taşı­dığından bu eserler manevi olarak da bü­yük anlamlar kazanmaktadırlar.

Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nde bulu­nan ocakların başında da "S" şeklinde taşlar bu l unmaktad ı r. Bunlar eski Türk­ler'de aslan motifi olarak kullanılmışlar­d ı r. Günümüzde yapılmakta olan şömine ya da ocaklarda çıkan bir çok soruna o dönemde yapılan ocakların hiçbirinde rast l anmadığı görülmektedir. Bacan ın tüt­mesi, yemeğin yanması gibi problemler önceden düşünülebilmiş ve karşılaşılabi­lecek her türlü probleme karşı hem daya­nıklı, hem de estetik açıdan göze hitap eden ocaklar inşa edilmiştir. Ocak baca­sının içerisine yerleştirilen gizli bacalar sayesinde yemeğin vitamini ve buharı da korunab ilmiştir. Bu titizlik sadece ocak­larda değil, birçok alanda gösterilmiştir.

Page 10: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

Bektaşiliğin bugünkü durumu hakkmda genel bir değerlendirme yapar mısıntz?

Dergahlar açıkken özveri ile çalışan, ilmi kariyeri olan kişiler mürşitlik yetkisi­ne sahiptiler. Anadolu'da çeş i tli bölgele­re gönderilerek eğiticilik görevlerini yeri­ne getirirlerken aynı zamanda da Hacı Bektaş Veli'yi temsil ederlerdi.

Dergah l arın kapatılmasından sonra bu aydınlatıcılar yazıl,;,ış ve basılmış eserler ile halka ulaşma yolunu tercih et­mişlerdir. Ayn ı zamanda önceden yetiş­

miş aydın Bektaşilerle sohbetler şeklinde halka ulaşma yolu da kullanılmaktadır.

Burada aydınlar kendi ara larında unvan­landırı l maktadırl ar.

Halk arasında seçimlerle çeşitli un­vanlar kazanılmaktadır. Bunlardan baba olan lar talip ve derviş yapma yetkisine sahiptirler. Halife baba unvanına sahip olanların talip, derviş ve baba yapma yet­kisi vardır. Dede baba ise halife baba yapma yetkisine sahiptir.

Günümüzde bu unvanlara hak etme­yenler de sahip olabilmektedirler. Der­gah zamanında çok titiz olan bu kuru­mun günümüzde zedelenmiş olduğunu söyleyebiliriz.

Alevllik ve Bektaşllik arasında bir Fark bulunmakta mıdır? Bulunmakta ise bun­lar nelerdir?

İnançta mürşit Alevilik'te soydan geli­yor. Soydan gelmeyenleri de kendi tari­katlarına almıyorlar. Temelde ibadette fark bulunmamaktadır. İkisinde de insan ön plana ç ıkarılmaktad ır. Alevilik ve Bektaşilik'te de "İnsanı seven Allah'ı se­ver" düşüncesi egemendir.

Bektaşilik'te din, ırk aranmamaktadır. Soy vb. etkenler önem taşımaz. Hacı

Bektaş Veli "her insan Bektaşi'dir" der. Yalnız Bektaşi olan kişinin müslüman ol­ması şarttır. Atatürk, Neyzen Tevfik, Rıza Tevfik, Nam ı k Kema l ve Nazım Hikmet Sünni olmalarına rağmen Bektaşi'dirler.

Bektaşi'nln en büyük ağırlığı Ege ve Bat ı 'da Balkanla r 'dadır. Bektaşilik'te

"derviş", "baba" gibi unvanlar dergahlar açık olduğu dönemde hizmet ve ilme da­yalı olarak verilirken, günümüzde derviş­ler ve babalar ha1k aras ı nda seçilmekte­dirler.

Alevilik'te de Bektaşilik'te de ibadet­ler Türkçe'dir. Ara l arında nüanslar bulun­maktadır; fakat bu özü bozmamaktadır.

Bektaşilik Alevilik ile karıştırılıyor.

Bektaşilik'te eğitim ve i 1 mi kariyeri olma­yan terfi edemez. Bir sanat dalınız, i lmi branşınız olmak zorundadır. Ben kendim

dört kitap yazdıktan sonra; ancak babalık ·unvanı alabi ldim.

Her Bektaşi bir yere bağlıdır. Herkes kendi grubunu bilir. Senede bir kez Ku­rultay şekl inde Hacı Bektaş'ta toplanılır.

Bu toplantılar genellikle ağustos ayında­ki anma törenleri sırasında gerçekleştiri­lir. Çünkü bu tarihte insanları bir araya getirmek daha kolayd ı r.

Halife Dede Baba' nı n bölgesel temsil­cisi görevini yerine getirir. Bu halk arasın­da yanlış anlaşıl.maktadır. Halifelik u ıwa­

nı sadece bir görevlendirme şekli olarak kullanılmaktadır. Örneğin, Aiıkara yöre­sinde bir anlaşmazlık ortaya çıktığında, bilgi alışve rişi yapılacağı za~ıan dede ba­banın ulaşamayacağı yerlere, ufak sorun-

Page 11: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

lara ha lifeler ulaşır. Günümüzde ise artık iletişim oldukça kolay ve hız l ı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Bu yüzden halifeli­ği n işle\i de pek kalmad ı , diyebil iriz. Her isteyen artık kolayca Dede Baba'ya ula­şabi lmektedir.

Anadolu Kültür Araştırma VakfI (AK­KAV)'nm kuruluş amaCI ve gerçekleştir­

mekte olduğu ça!Işmalar nelerdir?

Anadolu Kü ltür Araştırma Vakfı (AK­KAV) Anadolu kültürünü Alevi-Bektaşi

kültürünün temeli olarak görmektedir. AKKAV Anadolu'ya hizmet etn1i ş Türk büyüklerinin eserlerini kaynaklara geçi­rip bi lim adamlarına sunmak amacıyla kurulmuştur. 1990' dan itibaren çalışma­

larına başlamıştır fakat resmi kuruluşu

1992 yılına dayanmaktadı r. Ben AK­KAV'ın kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi ve Bi lim Kuru lu Başkanı'yım. Bu merke­zin yirmi beş kurucusu bulunmaktadır.

i r

AKKAV, Kültür Bakanlığı ile çalışına-

~-·--

lar yapmaktadır. Sempozyum, belgesel gibi çal ışmaları bulunmaktadı r. Bunla rı n

yanı sıra araştırma ve etüd çalışmaları da yapılmaktadır. Daha çok Anadolu'da Alevi boyları üzerine yoğunlaşmaktayız. Boylar arasındaki farklılıkları ortaya koy­maya çal ışıyoruz. Şimd iye kadar Hıdıre l ­

lez, Tahtacı lar ve Yörükler'le ilgili belge­seller hazırlamış bulumıyoruz.

Yakın bir zamanda Gagavuzlar (Ga­gavuz Türkleri) ile ilgili bir çalışmamız sunu l acaktır. Aynı zamanda Hacı Bektaş Veli ile ilgili bir eser çalışmamız da bu­lunmaktadır.

Türkiye'de bilimsel olarak Türk Kül­türü ve Hacı Bektaş Veli konularında ne­ler yapılmalıd1r?

"Bir insanı tanımadan elbise giydir­mek" yanlış bir yaklaşımdır. Araştı rma

yapanlar hazır kitaplardan yararlanıyor­lar. Herkes kendisine göre bir Hacı Bek­taş Veli yaratıyor. Bu konuya politikacılar, Sünniler, Aleviler kendince yaklaşıyorlar. Aynı çalışmalar, üzerinde biraz değişiklik yapılarak yeniden sunulmaktadırlar.

Yapıl an ça lışma larda Hacı Bektaş Ve­li'nin neler yaptığı, nasıl yaptı ğı gibi hu­suslara hiç değinilmemektedir. Niçin Ha­cı Bektaş bölgesine yerleştiği bile araştı­

rılmamıştır. Bu konularda çok büyük ek­siklikler o lduğu fark edi lmektedir."Araştır­

macılara çok iş düştüğünü bir kez daha yinelemekte yarar vardır.

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araşt1rma Merkezi hak­kmdaki düşünceleriniz nelerdir?

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Ha­cı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin ilk kurucuları arasında yer almaktayım. Ku-

ma~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Page 12: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

rucular arasında çok "Sümer" soyadı bu­lunduğu için çekildim.

Bu merkez bir kaynak toplama yeri olarak işlev görmekted ir. Geniş bi r bil im adamı ve araştırmac ı kitlesine seslen­mektedir. Kesinlikle bilgiler yorum yapıl­madan sunulmaktadır. Merkezin amacı Alevilik, Bektaşilik ve Hacı Bektaş Veli kü ltürü ile i lgil i kaynaklar toplamak ve tarafsız olarak sunumlafını yapmaktır. Bu merkeze elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyoruz. Bu konu ile ilgile­nenlerin de merkezden yard ım ve ilgi le­rini esirgememelerini istemekteyiz. En azından ulaştıkları yeni bilgileri, dokü­manları Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Merkezi ile paylaşmaları bu bilgiye ihti­yacı olan kes ime ulaşmak açıs ı ndan

önem taşımaktadır.

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin yayınlamakta olduğu ve üç aylık süreler­le çıkmakta olan "Hacı Bektaş Veli Araş­

tırma Dergisi" hakkında neler düşünü­yorsunuz?

Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergi­si' nde birçok araştırmacı ve bil im adamı­nın makale ve çalışmaları yayınlanmak­tadır. Bilindiği gibi taranmamış Osmanlı arşivleri ile ilgili kaynaklar büyük önem taşımaktad ı r. Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi bu konuda ela bilgi gereksinimle­rini karşılamaya çalışmaktadır. Tarihimi­ze ışık tutmaktadır.

H alkın elinde çok değerl i ve öı~emli bilgiler bu lunuyor. Bunlara ulaşmamız ve her birini derlememiz gerekiyor. Manisa, Tire, İstanbul gibi illerde bulunan kütüp­hanelerde Türk kültürü ve Hacı Bektaş Veli i le i lgi li birçok kitap mevcuttur. Bun-

~·· .

\. ~ • • •• =--ı.;.:· ~

Eşi, Ablası, Bedri Noyan ve Ali Sümer

ların incelennıes~ ve araştırmacıların, ko­nu ile i lgil i uzman l arı n hizmetlerine su­nulması gerekmektedir. Elbette bu çalış­ma zaman alacaktır; ama kaynaklara ula­şılclığıncla engin bilgi ile karşılaşılacaktır.

Bedri Noyan'ın da çok değerli binler­ce kitab ı bu lunmaktadır. Bunların hepsi Bedri Noyan'ın şahsine aiı değildir. Bir­çok bilim adamının kendisinde toplan­mış çok sayıda eseri bulunmaktadır. Bu eserlerin hepsinin en nından birer foto­kopisi alınıp geniş kitlelerin hizmetine sunulmalıdır. Yine ol<ınaklar çerçevesin­de nıikroçipleri de alınarak saklanabilir. Böylece birçok kaynağa bir anda ul<ış ıl ­

nı ı ş o l acaktır.

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin ne gibi çalışmalar yapmasını önerirsiniz?

Nevşehir i li Hacı Bektaş ilçesine gi­den araştırmacılara hizmet verilebilmesi ve en azından Ankara'cla bulunan Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Vel i Araştırma Merkezi'nclen bu araştı r­

macıların haberdar eclilebilqıeleri için kı­sa vadeli hizmetler sunacak bir merkezin açılması gerekmektedir. Burası bir şube olarak düşünü lebi l ir. Ankara'claki Gazi

Page 13: HACI BEKTAŞ VELiisamveri.org/pdfdrg/D01093/1999_10/1999_10_OCALD.pdfOrman Bakanı Nedim Ökmen ile Başba kanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım işl eri ile ilgilendiler

üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi ve Nevşehir Hacı Bektaş ilçesindeki şube arasında iletişimi sağlayacak birkaç elemanın da bu şube­de bulundurulması gerekmektedir.

İnsanların Bektaşilik ve Alevllik'fe il­gili olarak neferi bilmek istediklerini an­lamamız gerekmektedir. Dolayısıyla

Nevşehir'e kurulacak olan şubede bulu­nacak olan elemanların bu sistem hak­kında bilgi sahibi olmaları gerekn;ıektedir. Yoksa tek başına şube açmak pek yeterli olmayacaktır. Orada dokümanlar toplan­mal ı , bi lgilerin sunumu titizlikle yapılma­lıdır. insanlarda güven uyandıracak kişi­lere ihtiyaç vardır. Bunun tersi bir durum­da insanlar ellerinde bulunan bilgileri sunmaktan, paylaşmaktan çekinecekler­dir. Bu şubede bulunacak kişilerin halkın sevgisini kazanmış ya da kazanabilecek nitelikleri barındırmaları gerekmektedir. Böylece bu şube halkın uğrak yeri halini alacaktır. Aynı zamanda halka Türk kül­türü ve Hacı Bektaş Veli'nin tarafsız ola­r·ak tan ıtılması açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu da ancak titiz çalışma­larla gerçekleşti ri lebil ir.

Hacı Bektaş'a gelen bir kişinin detay­lı bilgi edinebileceği yerin Gazi Üniversi­tesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi olduğunu bilmesi ya da öğrenmesi gerekmektedir. Bu da şube­nin iyi çalışması ile mümkündür. İnsanla­rı orada kurulacak bir şubeye çekebilmek için tanıtım çalışmaları yapmak gerek­mektedir. Bu tanıtım çalışmaları içerisin­de slayt gösterileri, tanıtıcı broşürler ha­zırlanabileceği gibi sohbet toplantıları,

konferanslar düzenlenebilir. Sadece do­küman ve eser bulundurmak yeterli de­ğildir, bu eserlerden insanları bilgilendir­mek de gerekmektedir. Haberdar olan in­sanlar diğer insanları da haberdar ede­cektir ve kısa zamanda Ankara'daki Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş

Veli Araştırma Merkezi büyük bir kitleye duyuru l acaktır. Tabi ki bütün bu isteni­lenlerin gerçekleştirilebilmesi için şube­nin insanlara sıcak bakması gerekmekte­dir. İnsanlar, hoş karşılanmaktan hoşla­n ı rlar. Yeri geldiğinde ziyarete gelen kişi­ler, şubedekilerle sohbet etmek, bilgileri­ni paylaşmak ve bilgi almak isteyecektir­ler. Bunların hepsinin göz önünde bulun­durulması gerekmektedir.